S-1) İşçilerin ekonomik kriz, enflasyon ve zam koşulları altında günlük hayatı ne durumda?
C-1) Türkiye, bir kriz süreci yaşıyor. 2020 yılında başlayan Pandemi (Covid19)krizle birleşerek işçi ve emekçilerin yaşamını daha da çekilmez bir noktaya getirdi. Artan enflasyon, dinmeyen zamlar, raflardaki fahiş fiyatlar işçilerin yaşamını zorlaştırıyor. İnsanalar elektrik, doğalgaz faturalarını ödeyemez durumda. Son bir kaç yıldır artan oranda intiharlar yaşanıyor. İnsanlar temel tüketim maddelerinde -buna gıda ürünleri de dahil- tasarrufa gitmek zorunda kalıyorlar. Erdoğan iktidarının övünerek %50 yükselttik dediği asgari ücret henüz ele geçmeden açlık sınırının altında kaldı. Sokaklarda ucuz ekmek kuyrukları, pazar yerlerinde ucuz meyve, sebze arayışları, kasaplarda sadece kemik alarak kaynatmayla beslenmeye kadar varan tedbirler almaya çalışıyorlar. Bir tarafta yaşanan yoksulluk derinleşirken, diğer tarafta zenginlik birikiyor kapitalistlerin kasaları sürekli doluyor. İktidar cephesinde ise tam bir “Lale devri” yaşanıyor; saltanat, şatafat, yolsuzluk…
S-2)Her gün Fabrikalardan, işyerlerinden yeni mücadele ve grev haberleri geliyor, yangına dönüşen bir kıvılcım mı?
C-2) Yeni yılla birlikte grevlerin ve direnişlerin yaşanacağını öngörmüştük. Özellikle son dört aydır TL fazla değer kaybetti, enflasyon karşısında kar gibi eridi. İşçilerin alım gücü fazlasıyla düştü. Geçmişte iktidardan beklenti içinde olanların umutları fazlasıyla kırılmaya başladı. Ve yaşanan zamlar, hayat pahalılığı karşısında arayışlar kaçınılmaz hale geldi. Özellikle sendikalı olmayan işyerlerinde ücretlerin artırılması, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sendikalaşma talebiyle birlikte onlarca işletmede, yüzlerce işyerinde iş bırakmalara ve fiili grevler yaşanıyor. Tek tek fabrikalarda ve işletmelerde yeni eylemlerin ve direnişlerin yaşanması sürpriz olmayacaktır. Henüz genel bir grev ve genel bir eyleme dönüşme olasılığı zayıf olmakla -nedenini ayrıca tartışmak gerekir- birlikte, kendi içinde bunun ögelerini biriktiren bir işçi hareketinden söz edebiliriz. Ekonomik krizin ve salgının faturası işçilere ve emekçilere kesildikçe yeni mücadele arayışları kaçınılmaz olacaktır.
S-3) Öne çıkan mücadeleler hangileri? Sendikal örgütlülüğün olmadığı spontane grevler’de yaşanıyor mu?
C-3) Metal, Tekstil, Taşıma, Kargo, Maden, Liman, Hizmet sektörü, Kurye hizmetleri, Gıda başta olmak üzere hemen hemen her işkolunda yaşanan iş bırakmalar, grevler var. Doğrudan üretimi durdurarak, işverenle talepleri üzerinden pazarlıklar yapılıyor. Ağırlıklı olarak olarak sendikaların olmadığı ve/veya henüz örgütlenme çalışmalarının cılız biçimde sürdüğü yerlerde grevler ve direnişler yaşanıyor. Çünkü sendikal bürokrasi ne yazık ki hareketi ehlileştirmek, absorbe etme gibi yöntemlere başvuruyor. Tabi buna sendikalara olan güvensizlikte eklenince sendikayla aralarına daha çok mesafe koyuyorlar. Bazı işletme ve işyerlerinde sendikalarla birleşmeler yaşansa da henüz ortaya çıkan hareket sendikalarla birleşecek bir özellik taşımıyor, daha doğrusu ortaya çıkış nedeni asıl olarak ücretlerde ve çalışma koşullarında iyileştirme sağlamak.
S-4) TIS sürecinin dışına çıkan, yani ek zam mücadelesi için grevler yaşanıyor mu?
C-4) 2021 yılında kamu işçileri ve kamu emekçileri sözleşmeleri imzalandı, bu sözleşmeler gerçek enflasyonun çok altında kaldı. Özel sektörde ve belediyelerde imzalanan sözleşmelerde enflasyonun çok altında kaldı. Sözleşmesi biten işyerlerinde ek zam talepleri var, ama henüz eylemlere dönüşen bir süreç değil. Esas olarak zamların, faturaların etkisi Mart ve Nisan aylarında daha fazla hissedileceği, yaza doğru TİS imzalamış işyerlerinde bir hareketlenme söz konusu olabilir. O aşamada sendikalar açısından asgari ücretin güncellenmesi ve ek zam talebi kaçınılmaz olacak.
S-5) Hükümetin ve işverenlerin bu mücadele üzerinden bir baskısı var mı?
C-5) İktidarı işçi ve emekçilerin mücadelesi üzerinde baskısı hiç bitmedi. Sermaye açısından bu hep böyle. Geçmişte Cumhurbaşkanı çok net ifadeler etmişti. Grevleri yasaklıyoruz, bunu sermaye için yapıyoruz diye işveren örgütlerini önünde açıkça ifade edilmişti. Şimdi aynı tutum sürüyor. Bir rakam vermek gerekirse 2015 yılından bugüne 228 işyerinde 170 bin işçiyi kapsayan grevler yasaklandı. Eylemlere ve gösterilere müdahale ediliyor. Son günlerde bu saldırı perva tanımaz boyuta çıktı. İşverenler greve ve direnişe çıkan işçileri toplu olarak işten atıyorlar. Ya da öncü olanları işten atıyorlar ve bir şekilde cezalandırma yöntemleri izliyorlar. Artık fabrikalara Tomalar eşliğinde “çevik kuvvet” le giriliyor, işçiler darp edilerek gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Farplas, Migros işçileri gözaltına alındı. Antep’te Tekstil işçilerine ve sendikacılara yönelik patronların isteğiyle güvenlik güçleri baskı yapıyor ve gözaltılar yaşanıyor. Sendikacılar açıkça tehdit ediliyor, sık sık göz altılar yaşanıyor. Bunların hepsi “sömürü çarkının” dönmesi için…
S-6) Almanya sendika ve işçi hareketi tarafından nasıl bir dayanışmaya ihtiyacınız var?
C-6) Tabi işçi sınıfı ve emek örgütleri dünyanın neresinde olursa olsun, enternasyonal dayanışma içinde olmalılar. Çünkü işçi sınıfı aynı zamanda uluslararası bir sınıftır. Türkiye sermayesinin, AB-Almanya tekelci sermayesiyle iç içe geçmiş çıkarları ve işbirlikleri var. Doğal olarak politik iktidarlarında öyle. Bu nedenle Türkiye’deki sendikalarla ve işçilerle uluslararası dayanışma içinde olmak çok önemli. Elbette en etkili dayanışma fiili eylem yoluyla olanıdır, ne ki koşullara bağlı olarak yapılacak en küçük bir dayanışma bile son derece önemli ve değerlidir. Bu bağlamda yaşanan direniş, grev ve eylemlere dayanışma mesajları göndermek, imkanlar varsa gelerek dayanışma göstermek, her türlü maddi ve manevi dayanışma, buradaki mücadeleyi güçlendirecektir. Ayrıca sendikalar arasında sürekli bir ilişki ve dayanışma ağları oluşturmak, bunları güncel hale getirmek ve işletmek bizler açısından önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.
S-7) Bu mücadeleye katılan işçiler daha güçlü bir sınıf bilinci ile mi çıkacak bu süreçten?
C-7) Her mücadele, grev, direniş aynı zamanda bir okul, işçilerin yaşadıkları deneyler, tecrübeler, kimlerin kime karşı, kimlerin kimin yanında olduğu, sermaye partilerinin ve sermaye örgütlerinin tutumunu daha açık görme imkanları oluyor. Sınıfın dostlarının daha yakında tanıma şansına sahip oluyorlar. İşçi sınıfı olarak sermaye basınının ve emekçilerin basının tanımış oluyorlar, kıyaslamalar yapıyorlar. Bu işçilerde bir bilinç oluşturuyor. Bunun süreklilik kazanması, gerçek manada bir sınıf bilincine evrilmesi için, sınıf sendikacılığı çizgisinin hakim kılınması, emek ve demokrasi güçlerinin katkıları ve elbette ki işçi sınıfı partilerinin yardım ve desteği gereklidir.
S-8)Sendikalar bu direnişlerden nasıl güçlenerek çıkabilir?
C-8) Tabi yaşanan her eylem ve direniş sendikaların güçlenmesi için bir fırsat ve imkan sunuyor. Ama genel anlamda söylersek sendikalar bu yaşananlardan sonuç çıkarıyor mu sorusuna evet diyemeyiz. Yaşanan sorunlara karşı, özellikle yaşanan direniş ve grevler karşısında amasız, fakatsız bir biçimde net bir mücadeleci tutum ortaya konmalıdır. Ancak böyle bir mücadele hattı üzerinde ilerledikçe kazanımla çıkılır, sendikalar güçlenir. Kısacası kapitalist patronlara olduğu kadar sendikal bürokrasiye ve her türden işbirlikçiliğe karşı mücadele ederek bu direnişlerden güçlenerek çıkabilir. Yaşanan grevlerle ve direnişlerle fiili desteklerin yanı sıra ekonomik olarak da dayanışma gösterdikleri oranda işçilere güven verebilirler ve güçlenebilirler.
S-9)Almanya’da zamlar yaşanıyor. enflasyon ve Ekonomik Kriz var. Çalışanlara nasıl bir yol öneriyorsunuz?
C-9) Tabi Almanya’da yaşanan enflasyon, zamlar Almanya işçi sınıfının yaşamını zorlaştırıyor. Bunu en fazla alman işçileri ve emekçileri yaşıyorlar. Türkiye’de olduğu gibi Alman sermayesi çok güçlü, Almanya’daki iktidarlarda işçi ve emekçilere karşı sermayeden yana tutum alıyorlar. En aşağıdan talepler üzerinde birlik sağlamak, sendikalarda birlik sağlamak, bürokratik sendikal anlayışa karşı platformlar oluşturmak, kendi içinde dayanışmayı ileriye taşıyarak daha güçlü ve birleşik bir mücadele örgütlenebildiği oranda kazanımlar elde edilebilir. Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri olarak, Almanya işçi sınıfı ve emekçileriyle dayanışma içinde olduğumuzu belirtmek isterim.